Aşırı işlenmiş gıda tüketiminin artması kanserden ölüm riskini artırıyor

Nutrients dergisinde yayınlanan yakın tarihli bir çalışma, güney İtalya'da ultra işlenmiş gıda (UPF) tüketimi ile gastrointestinal (GI) ve her nedene bağlı ölüm arasındaki ilişkiyi inceledi. Sonuçlar, daha yüksek UPF tüketiminin her nedene bağlı ve GI kanser ölüm riskinin artmasıyla ilişkili olduğunu göstererek diyet müdahalelerine olan ihtiyacı vurguladı.

Daha önce yapılan araştırmalarda kanser, tip 2 diyabet ve kalp damar hastalıkları gibi kronik hastalıkların dünya çapında önde gelen ölüm nedenleri olduğu, beslenmenin ise korunmada önemli bir değiştirilebilir faktör olduğu tespit edilmişti.

UPF'ler artık dünya genelinde günlük kalori alımının %30 ila %50'sini oluşturuyor ve bu oran, geleneksel olarak daha sağlıklı beslenme biçimleriyle bilinen Akdeniz bölgelerinde bile artış gösteriyor.

Nova'nın sınıflandırması, çoğunlukla bozulmuş gıda bileşenleri ve katkı maddeleri içeren, şeker ve yağ oranı yüksek ancak besin değeri düşük olan UPF'lerin endüstriyel yapısını vurguluyor.

Yapılan araştırmalar, UPF tüketiminin bağırsak disbiyozu ve özellikle kolorektal kanser olmak üzere kanser riskinin artması gibi çeşitli sağlık riskleriyle bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur.

Bu bulgulara rağmen, UPF tüketiminin her türlü ölüm oranı ve gastrointestinal kanser üzerindeki etkisinin anlaşılmasında eksiklikler bulunmaktadır.

Bu çalışmanın amacı, Güney İtalyan toplumunda UPF tüketimi ile ölüm oranı arasındaki ilişkiyi araştırarak mevcut araştırma boşluklarını gidermektir.

Çalışmaya güney İtalya'daki iki kohorttan 4870 katılımcı dahil edildi. Minerals and Cardiovascular Outcomes in Longitudinal (MICOL) çalışması, Castellana Grotte'deki seçim kayıtlarından rastgele seçilen ve birkaç yıl boyunca takip edilen katılımcıları içerirken, Nutrition and Hepatology (NUTRIHEP) çalışması Putignano'daki pratisyen hekim kayıtlarından yetişkinleri içeriyordu.

Katılımcılara bilgilendirilmiş yazılı onam verildi ve sosyodemografik, tıbbi, yaşam tarzı ve diyet bilgilerini içeren anketler uygulandı ve Avrupa Kanser Araştırmaları (EPIC) Gıda Sıklığı Anketi (FFQ) kullanıldı.

Kilo, boy ve kan basıncı gibi fiziksel ölçümlerin yanı sıra açlık kan örneklerinden biyokimyasal belirteçler de alındı.

UPF tüketimi Nova tarafından değerlendirildi ve sınıflandırıldı, yiyecekler işlenme seviyelerine göre gruplandırıldı. Katılımcılar günlük UPF tüketimlerine göre dörtlü gruplara ayrıldı.

UPF tüketimi ile ölüm sonuçları arasındaki ilişkiyi analiz etmek için yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi (VKİ), medeni durum, istihdam, sigara kullanımı, günlük kalori alımı ve alkol tüketimi gibi faktörler göz önünde bulundurularak Cox regresyon ve rekabet eden risk modelleri kullanıldı.

Çalışma süresince 935 katılımcı (%19,2) hayatını kaybetmiş olup, 27.562,3 kişi-yılında 1000 kişi-yılda 33,9 ölüm oranına ulaşılmıştır.

Ölenlerin 271'i (%29,5) kardiyovasküler hastalıklardan, 268'i (%28,7) ise çeşitli kanser türlerinden öldü. Bunlardan 105'i (%11,2) gastrointestinal kanserden (22 kolon kanseri vakası, 34 karaciğer ve intrahepatik safra kanalı kanseri vakası ve 20 pankreas kanseri vakası dahil) ve 396'sı (%42,3) diğer nedenlerden öldü.

Analizde, UPF tüketiminde en düşük çeyrekte yer alan kişilerle karşılaştırıldığında, üçüncü çeyrekte yer alan kişilerin her türlü nedene bağlı ölüm riskinin %27 daha yüksek olduğu (SHR 1,27), en yüksek çeyrekte yer alan kişilerin ise %34 daha yüksek riske sahip olduğu (SHR 1,34) bulundu.

Özellikle gastrointestinal kanser mortalitesi için risk ikinci çeyrekte (SHR 1.65) ve dördüncü çeyrekte (SHR 3.14) önemli ölçüde artmıştı ve bu da doza bağlı bir ilişki olduğunu gösteriyordu. Ek olarak, üçüncü çeyrek diğer kanserler için %61 daha yüksek risk gösterdi (SHR 1.61).

Bu sonuçlar, yüksek UPF alımı ile özellikle gastrointestinal kanser kaynaklı artan ölüm riski arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymakta ve UPF alımını azaltmaya yönelik diyet müdahalelerinin önemini vurgulamaktadır.

Bu çalışmanın bulguları, UPF tüketimi ile gastrointestinal kanser insidansı ve her türlü ölüm oranı arasında pozitif, doza bağlı bir ilişki olduğunu gösteren önceki çalışmaları desteklemektedir.

Bu çalışma, UPF tüketiminin erişilebilirlik ve kolaylık nedeniyle arttığı Akdeniz ülkelerindeki gençler arasında özellikle yüksek UPF tüketimiyle ilişkili artan riski vurgulamaktadır.

Çalışmanın güçlü yönleri arasında rekabet eden riskler yaklaşımının kullanımı ve sağlam kanser kayıt verileri yer almaktadır. Ancak, sınırlamalar arasında potansiyel kalıntı karıştırıcılar ve temel gıda sıklığı anketlerinin gıda işleme derecesini tam olarak yakalayamaması yer almaktadır.

Önceki çalışmalarla karşılaştırıldığında, UPF tüketimi ile kolorektal ve meme kanseri gibi çeşitli kanserler ve metabolik hastalıklar ve tip 2 diyabet arasında bağlantılar kurulmuştur. UPF'deki yüksek kalorili içerik, eklenen şekerler ve yağlar, kronik hastalıklar için önemli risk faktörleri olan obeziteye ve diğer metabolik sorunlara katkıda bulunur.

Gelecekteki çalışmalarda, besin kalitesi ve gıda katkı maddelerinin etkisi gibi faktörler dikkate alınarak UPF ile sağlık sonuçları arasındaki nedensel mekanizmaların açıklığa kavuşturulması amaçlanmalıdır.

UPF ile ilişkili sağlık risklerini azaltmak ve geleneksel Akdeniz diyet modellerini teşvik etmek için kamu sağlığı müdahaleleri ve diyet eğitimi programları önemlidir.