Kirli havaya uzun süre maruz kalmak sedef hastalığına yakalanma riskini iki katına çıkarıyor

JAMA Network Open'da yayınlanan son bir çalışmada, araştırmacılar hava kirliliğine uzun süreli maruz kalma ile sedef hastalığının gelişimi arasındaki ilişkiyi ve genetik yatkınlığın bu ilişkiyi ve sedef hastalığı geliştirme riskini nasıl etkileyebileceğini incelediler.

Araştırmada, çeşitli hava kirleticilerine uzun süre maruz kalmanın, özellikle genetik yatkınlığı olan kişilerde sedef hastalığına yakalanma olasılığını önemli ölçüde artırdığı bulundu.

Sedef hastalığı, kalıcı kızarıklık, kaşıntı ve rahatsızlığa neden olan yaygın bir cilt rahatsızlığıdır. Bir otoimmün hastalıktır, yani bağışıklık reaksiyonlarından kaynaklanır.

Sedef hastalığı kronik bir rahatsızlık olduğundan, önemli fiziksel ve ekonomik yüke neden olabilir ve kardiyovasküler hastalık ve artrit gibi diğer sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilebilir. Bir tedavisi olmasa da, mevcut tedaviler semptom yönetimine odaklanır, ancak genellikle yan etkiler ve yüksek maliyetlerle ilişkilendirilir.

Sedef hastalığının yaygınlığı, özellikle yüksek kaynaklı ülkelerde artmakta ve bu da onu büyüyen bir halk sağlığı sorunu haline getirmektedir. Önceki çalışmalar, Çin, Güney Kore ve İtalya gibi ülkelerde kısa süreli hava kirliliği ile sedef hastalığıyla ilişkili artan hastane yatışları arasında bir bağlantı olduğunu göstermiştir.

Ancak hava kirliliğinin uzun dönemde sedef hastalığı gelişme riski üzerine etkileri ve genetik faktörlerle etkileşimi konusunda sınırlı veri bulunmaktadır.

Araştırmacılar, 37 ila 73 yaş aralığında 500.000'den fazla katılımcının yer aldığı büyük bir veri tabanı olan İngiltere Biyobankası'ndan alınan verileri kullanarak çeşitli hava kirleticilerine uzun süreli maruz kalma ile sedef hastalığının görülme sıklığı arasındaki ilişkiyi inceledi ve genetik yatkınlığın bu riski nasıl etkileyebileceğine odaklandı.

Çalışmaya, çalışmaya girişte sedef hastalığı olmayan katılımcılar dahil edildi ve eksik verisi olanlar hariç tutuldu, böylece 474.055 katılımcının analizi yapıldı.

Hava kirliliği verileri, çapı 2,5 mikrometreden küçük ince partikül madde (PM2.5), çapı 10 mikrometreden küçük partikül madde (PM10), azot dioksit (NO2) ve azot oksitler (NOx) olmak üzere İngiltere Çevre, Gıda ve Köy İşleri Bakanlığı'ndan toplandı ve katılımcıların ikamet geçmişiyle eşleştirildi.

Genetik risk, bir bireyin sedef hastalığı geliştirme olasılığını tahmin etmek için birçok küçük genetik varyasyonun etkilerini birleştiren poligenik risk puanları (PRS) kullanılarak değerlendirildi. Çalışma sırasında gelişen sedef hastalığı vakaları tıbbi kayıtlar ve öz bildirimler aracılığıyla belirlendi.

Araştırmacılar, hava kirliliği, genetik risk ve sedef hastalığının gelişimi arasındaki ilişkiyi tahmin etmek için zaman içindeki değişikliklere izin veren istatistiksel modeller kullandılar. Yaş, cinsiyet, etnik köken, yaşam tarzı ve tıbbi geçmiş gibi faktörleri ayarladılar. Modeller hava kirleticisi seviyelerini sürekli ölçümler olarak ele aldı ve bunları maruziyet seviyelerine göre dört gruba ayırdı. Genetik risk ve hava kirliliğinin birlikte sedef hastalığı geliştirme riskini nasıl etkilediğini incelediler.

Sonuçların sağlamlığından emin olmak için araştırmacılar, çalışma süresi boyunca aynı adreste yaşayan katılımcılara odaklanarak gizli etkileri test etmek üzere ek analizler yürüttüler.

Ortalama yaşları 57 olan katılımcılar yaklaşık 12 yıl boyunca takip edildi. Bu süre zarfında 4.031 yeni sedef hastalığı vakası tespit edildi. Sedef hastalığı geliştiren kişilerin daha yüksek vücut kitle indeksi (VKİ), hipertansiyon, yüksek kolesterol, diyabet olma eğilimi vardı, erkektiler, sigara içiyorlardı ve daha az fiziksel olarak aktiftiler.

Araştırmacılar, daha yüksek hava kirleticisi seviyelerinin sedef hastalığı geliştirme riskinin artmasıyla ilişkili olduğunu buldu. Risk, bu kirleticilerin en yüksek seviyelerine sahip bölgelerde yaşayanlar için en yüksekti. Örneğin, PM2.5 için en kirli bölgelerdeki insanlar, en az kirli bölgelerde yaşayanlara kıyasla iki kat daha fazla risk taşıyordu.

Ek olarak, genetik faktörler de önemli bir rol oynadı. Daha fazla genetik yatkınlığı gösteren PRS'li katılımcıların sedef hastalığı geliştirme olasılığı daha yüksekti. Yüksek genetik risk ve yüksek hava kirliliğinin birleşik etkisi sedef hastalığı olasılığını önemli ölçüde artırdı ve en yüksek riskler hem yüksek genetik yatkınlığa hem de kirleticilere yüksek maruziyete sahip olanlarda gözlemlendi.

Araştırmacılar, hava kirliliğine uzun süreli maruz kalmanın ve genetik yatkınlığın sedef hastalığı geliştirme riskini önemli ölçüde artırdığını buldu. Bu ilişki, hem çevresel faktörlerin hem de genetiğin bu cilt rahatsızlığının gelişiminde önemli roller oynadığını göstermektedir. Önceki çalışmalar öncelikle kısa vadeli etkilere odaklanmıştı, bu çalışma ise kapsamlı, uzun vadeli bir analiz sunmaktadır.

Çalışmanın güçlü yönleri arasında büyük örneklem büyüklüğü ve sağlam sonuçların çıkarılmasına olanak tanıyan ayrıntılı genetik verilerin kullanımı yer almaktadır. Ancak, sınırlamalar arasında olası seçilim yanlılığı, ağırlıklı olarak beyaz Avrupalı bir nüfusa odaklanma ve iç mekan veya işyeri hava kirliliğini hesaba katmama yer almaktadır. Çalışmanın gözlemsel doğası, nedensel çıkarımların dikkatli yapılması gerektiği anlamına gelir.

Gelecekteki çalışmalar bu ilişkileri daha çeşitli popülasyonlarda incelemeli ve ayrıntılı bireysel maruziyet değerlendirmeleri içermelidir. Bulgular, özellikle yüksek genetik risk taşıyan bireyler için hava kirliliği maruziyetini azaltmak ve potansiyel olarak sedef hastalığını önlemek için hedefli müdahalelere olan ihtiyacı vurgulamaktadır.