Basit bir kan testi inme riskini ve beyindeki vasküler sorunları öngörebilir mi?

Yeni bir araştırma, felç veya gelecekteki bilişsel gerileme olasılığını tahmin edebilecek bir kan testinin geliştirilmesi olasılığını gündeme getiriyor.

Çalışmanın yazarları, kanda inflamasyon moleküllerinden oluşan bir ağ tespit ederek, felç ve bilişsel gerilemenin yaygın bir nedeni olan serebral mikroanjiyopati gelişme riskini öngörebildiler.

Böyle bir test geliştirmek ileriye doğru atılmış büyük bir adım olacaktır. Şu anda, serebral mikroanjiyopati (CSVD) en iyi MRI ile teşhis edilir ve felç ve bilişsel gerileme riski, aile geçmişi, demografi ve yaşam tarzı gibi diğer risk faktörlerini içeren hesaplamalara dayanarak belirlenir.

Çalışmada, enfeksiyonlarla savaşmak için protein ve sinyal molekülleri içeren, interlökin-18 veya IL-18 ağı olarak bilinen iltihaplı moleküller hedef alındı.

Bu moleküller CSVD ve felçlerle ilişkilidir. Ancak, seviyeleri enfeksiyonlara ve otoimmün bozukluklara karşı bağışıklık tepkisi sonucunda dalgalanır ve bu da ölçülmelerini zorlaştırır. 2020'de araştırmacılar bu moleküllerden beşini beyin MRI'larında tespit edilen vasküler beyin hasarıyla ilişkilendirdiler.

Yeni araştırmada, 1948'den bu yana Massachusetts eyaletine bağlı Framingham kentinde yaşayan binlerce kişinin sağlık geçmişini takip eden Framingham Kalp Çalışması'ndan elde edilen veriler kullanıldı.

Çalışma katılımcılarının son grubu 45 yaş ve üzeri 2.201 kişiden oluşuyordu. Her biri için kan örnekleri ve MRI taramaları mevcuttu. Bu, araştırmacıların insanların felç geçirme riskini tahmin etmek için kullanabilecekleri bir model geliştirmelerine olanak sağladı - daha yüksek puanlar daha yüksek risk anlamına geliyordu.

En iyi %25'te yer alanlar için hayatlarının bir noktasında felç geçirme riski %84'tü. Puanları daha az yüksek olan diğerleri için risk %51'di.

Serebral mikroanjiyopati nedir ve beyin sağlığını nasıl etkiler?

Çalışmanın ilk yazarı, UCLA Health'ten vasküler nörolog Jason Hinman, MD, PhD, "Serebral mikroanjiyopati, kardiyovasküler hastalık için önemli bir risk faktörüdür. İnme ve bilişsel bozulma riskini artırır, ancak genellikle fark edilmez." şeklinde açıklama yapmıştır.

Çalışmaya katılmayan, Kaliforniya'daki Santa Monica'daki Pasifik Nörobilim Enstitüsü'nde vasküler nörolog ve nörointervansiyonel cerrah olan Dr. Jose Morales, "Mikroanjiyopati genellikle, büyük intrakraniyal arterlerden ayrılan ve derin beyin yapılarına kan sağlayan perforatör adı verilen küçük arterlerde kronik ve ilerleyici hasara işaret eder" dedi.

Atlanta, Georgia'daki Piedmont Healthcare Corporation'da kardiyolog ve toplum sağlığı ve eğitimi yöneticisi olan bir diğer uzman Dr. Jane Morgan'a göre, "[bu damarlar özellikle yaşla birlikte tıkanabilir veya daralabilir ve beyin dokusuna giden oksijenin azalmasına neden olabilir."

Çalışmada yer almayan Morgan, "Bu da beyin aktivitesinin azalmasına ve hücre ölümüne yol açabilir, bu da bunamaya, felce, hareket veya konuşma zorluğuna ve bilişsel gerilemeye yol açabilir" dedi.

Morgan, CSVD'yi tahmin etmenin zor olduğunu ekledi, "CVSD'nin patofizyolojisinin kan-beyin bariyeri de dahil olmak üzere birden fazla yolu içerdiği göz önüne alındığında, öngörücü belirteçleri ele almak zor olabilir."

Hinman, felç riskiyle ilişkili beş molekülü geçici olarak tanımlasa bile, bunlardan herhangi birini ölçmenin zor olabileceğini, çünkü "her kişide iltihap seviyelerinin yükselip düştüğünü" belirtti.

Çalışmanın yeni tarafının, "bu beş molekülün hepsinin yüksek seviyelerine sahip olan kişilerde serebral mikroanjiyopati bulgularının bulunması ve artık bu çalışma sayesinde gelecekte felç geçirme riskinin ölçülebilir bir şekilde artması" olduğunu söylüyor.

Hinman, "CSVD'ye yol açan risk faktörlerinin çoğu, kalp hastalığına yol açan risk faktörleriyle aynıdır," dedi, "Örneğin sigara içmek, diyabet, hipertansiyon ve yüksek kolesterol."

Morales, "Genetik de büyük rol oynuyor" dedi.

Beyindeki küçük damar hastalığı nasıl anlaşılır?

Bir kişinin beyin küçük damar hastalığı (BKD) açısından değerlendirilmesi gerektiğini gösteren birçok belirti vardır.

Morales, "Küçük damar hastalığı sessiz felçler olarak ortaya çıkabilir," dedi, "ama aynı zamanda tek taraflı güçsüzlük, yüz sarkması, duyusal kayıp, bilişsel bozukluk veya denge sorunları gibi semptomlara da neden olabilir. Bu semptomlar geçici veya kalıcı olabilir ve zamanla iyileşebilir."

Morgan, dil kullanımında veya anlamada zorluk çekmenin yanı sıra artan veya şiddetli baş ağrılarının da doktora bildirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Morales, "Hastaların ve aile üyelerinin hafif felç belirtilerini bile küçümsememeleri ve 112'yi arayarak acil tıbbi yardım almaları kritik önem taşıyor" uyarısında bulundu.

Basit bir kan testinin felç önlemede ne anlama gelebileceği Hinman, bireyler için önerilen kan testinin şu anda daha fazla araştırma ve geliştirmeye ihtiyaç duyduğunu söyledi:

Hinman, "Bunu klinik olarak yararlı hale getirmek için, burada yaptığımız gibi geriye dönük veriler kullanmak yerine, bu biyobelirtecin felçleri proaktif olarak önleme yeteneğini prospektif olarak göstermemiz gerekiyor" dedi.

Ayrıca sağlık çalışanları ve hastaların testleri yorumlamasını kolaylaştıracak biyobelirteçler için sınır değerleri görmeyi umduklarını da dile getirdi.

“Son olarak, daha çeşitli bir popülasyonda IL-18 ağ düzeylerini anlamak esastır ve bu çalışma, katıldığımız DIVERSE VCID çalışmasının bir parçası olarak yürütülmektedir.”

Morgan, bu çalışmanın ümit verici sonuçlar göstermesine rağmen ölçülen tüm belirteçlerin aynı derecede pozitif öngörülebilirlik göstermediğini, bazılarının diğerlerinden daha güçlü bir korelasyona sahip olduğunu belirtti.

Beyinde küçük damar hastalığı varsa ne yapılmalı?

Morgan, "Egzersizin CSVD'nin ilerlemesini yavaşlattığı gösterilmemiş olsa da," dedi, "çalışmalar düzenli egzersizin her türlü ölüm oranını ve serebrovasküler olayları azalttığını göstermiştir."

Morales, "İnmelerin %80'inin [...] damarsal risk faktörlerini kontrol ederek, sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürerek ve düzenli egzersiz yaparak önlenebileceğini" söyleyerek aynı fikirde.

Ayrıca, "Birincil bakım hekimiyle sürekli bir bakım ilişkisi kurulması, bu risk faktörlerinin çoğunu erken tespit edebilir ve farmakolojik müdahale veya yaşam tarzı değişiklikleri gibi önleyici tedbirleri uygulamaya koyabilir" dedi.

Çalışma Stroke dergisinde yayımlandı.