Yeni araştırma, yeterli uykunun osteoporozu önlemeye yardımcı olup olamayacağını araştırıyor

Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin 23 Nisan'daki yıllık Araştırma Günü'nde, öğretim üyesi Dr. Christine Swanson, Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından finanse edilen, yeterli uykunun osteoporozu önlemeye yardımcı olup olamayacağına dair klinik araştırmasını anlattı.

"Osteoporoz hormonal değişiklikler, yaşlanma ve yaşam tarzı gibi birçok nedenden dolayı ortaya çıkabilir," diyor endokrinoloji, metabolizma ve diyabet bölümünde doçent olan Swanson. "Ancak gördüğüm bazı hastaların osteoporozları için hiçbir açıklamaları yok.

Bu nedenle yeni risk faktörlerini aramak ve yaşam boyunca değişen şeylere, örneğin kemiklere bakmak önemlidir; uyku da bunlardan biridir" diye ekledi.

Kemik Yoğunluğu ve Uyku Zamanla Nasıl Değişir?

Swanson, 20'li yaşların başında ve ortasında, insanların erkeklerde kadınlardan daha yüksek olan pik kemik mineral yoğunluğuna ulaştığını söyledi. Bu pik, yaşamın ilerleyen dönemlerinde kırık riskini belirleyen ana etkenlerden biridir.

Bu zirveye ulaştıktan sonra, bir kişinin kemik yoğunluğu birkaç on yıl boyunca kabaca sabit kalır. Daha sonra, kadınlar menopoza girdiklerinde, hızlandırılmış kemik kaybı yaşarlar. Erkekler de yaşlandıkça kemik yoğunluğunda bir azalma yaşarlar.

Uyku düzenleri de zamanla değişir. İnsanlar yaşlandıkça toplam uyku süresi azalır ve uykunun bileşimi değişir. Örneğin, uykuya dalmak için gereken zaman olan uyku gecikmesi yaşla birlikte artar. Öte yandan, derin, onarıcı uyku olan yavaş dalga uykusu yaşla birlikte azalır.

"Ve değişen sadece uykunun süresi ve bileşimi değil. Erkeklerde ve kadınlarda sirkadiyen faz tercihleri de yaşam boyu değişiyor," diyor Swanson, insanların ne zaman yatağa girecekleri ve ne zaman uyanacakları konusundaki tercihlerine atıfta bulunarak.

Uykunun kemik sağlığımızla ilişkisi nedir?

Swanson, iç saatlerimizi kontrol eden genlerin tüm kemik hücrelerimizde bulunduğunu söyledi.

Bu hücreler kemiği yeniden emip oluştururken, kana belirli maddeler salgılarlar ve bu maddeler de bize belirli bir anda ne kadar kemik dönüşümü gerçekleştiğini tahmin etmemizi sağlar."

Christine Swanson, MD, MS, Öğretim Görevlisi, Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi

Kemik erimesi ve oluşumunun bu belirteçleri sirkadiyen bir ritmi takip eder. Bu ritmin genliği, kemik erimesi belirteçleri için -kemiğin parçalanma süreci- kemik oluşumu belirteçlerinden daha fazladır, dedi.

"Bu ritmikliğin normal kemik metabolizması için önemli olması muhtemeldir ve uyku ve sirkadiyen ritimlerdeki bozulmaların kemik sağlığını doğrudan etkileyebileceğini düşündürmektedir" dedi.

Çalışma, uyku ile kemik sağlığı arasındaki bağlantıyı araştırıyor

Bu bağlantıyı daha derinlemesine incelemek için Swanson ve meslektaşları, kemik döngüsü belirteçlerinin kümülatif uyku kısıtlamasına ve sirkadiyen bozulmaya nasıl tepki verdiğini incelediler.

Bu çalışmada katılımcılar tamamen kontrollü, hareketsiz bir ortamda tutuldular. Katılımcılar zamandan habersizdi ve 24 saatlik bir gün yerine 28 saatlik bir programa yerleştirildiler.

"Bu sirkadiyen bozulma, gece vardiyalarında çalışırken yaşanan stresleri taklit etmek için tasarlanmıştır ve kabaca üç hafta boyunca her gün dört saat dilimi boyunca batıya uçmaya eşdeğerdir," dedi. "Protokol ayrıca katılımcıların uyku süresinin azalmasıyla sonuçlandı."

Araştırma ekibi, müdahalenin başında ve sonunda kemik dönüşüm belirteçlerini ölçtü ve uyku ve sirkadiyen ritim bozukluklarına yanıt olarak erkeklerde ve kadınlarda kemik dönüşümlerinde önemli olumsuz değişiklikler buldu. Olumsuz değişiklikler arasında, her iki cinsiyetten genç yetişkinlerde yaşlı yetişkinlere kıyasla önemli ölçüde daha fazla olan kemik oluşumu belirteçlerinde azalmalar vardı.

Ayrıca genç kadınlarda kemik yıkım belirtecinde anlamlı artış saptandı.

Swanson, bir kişinin zamanla aynı miktarda -veya daha fazla- kemik erimesine rağmen daha az kemik oluşturmasının kemik kaybına, osteoporoza ve kırık riskinin artmasına yol açabileceğini söyledi.

"Cinsiyet ve yaş önemli bir rol oynayabilir. Genç kadınlar, kötü uykunun kemik sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine karşı daha savunmasızdır." dedi.

Bu alandaki araştırmaların sürdüğünü de sözlerine ekledi.